VFX ve Motion Graphics Uzmanları “Star Trek Into Darkness” için Adobe After Effects’i Kullanıyor

Andrew Kramer film fragmanları üzerine odaklanırken, OOOii ekibi de gişe rekorları kıran filmin çarpıcı efektleri ve görüntülerini yaratıyor.

Bu yazın gişe rekorları kıran filmlerinde görev alan sektörün VFX kullanan en iyi sanatçılarının, Adobe After Effects kullanarak yarattıkları inanılmaz çalışmalarla ilgili yayınladığımız makalemizdir.

Bilimkurgu klasiklerinden Star Trek serisini yeniden hayata döndürmek, her motion graphics ve VFX sanatçısının memnuniyetle kabul edeceği bir iştir. En son film, Star Trek Into Darkness için 30’dan fazla sekans hazırlayan şanslı kişi, Video Copilot sitesinin yazarı/sahibi ve Bad Robot’tan tanıdığımız Andrew Kramer oldu. OOOii yapım stüdyosu, filmdeki kullanıcı arayüzlerini ve geleceğin teknolojilerini tasarlama görevini üstlendi.
Kramer, OOOii CEO’su Kent Demaine ve Baş Tasarımcı Jorge Almeida en yeni ve yaratıcı Star Trek filmiyle ilgili deneyimlerini paylaştılar (DVD 10 Eylül 2013).

Adobe: Star Trek Into Darkness sekanslarını yaratırken karşılaştığınız en büyük güçlükler nelerdi? Kramer: OOOii’ deki arkadaşlarım da bana katılacaklardır; en büyük zorluk filmi stereo çekmemiz ve bu yüzden başından sonuna kadar her şeyin “gerçek” 3D olmasının gerekmesiydi. Gerçekçi görünmesi ve bütün boyutlarının verilebilmesi için. Gerçek 3D nesne tabanlı parçacıklar yaratabilmek için After Effects ve Video Copilot’un Element 3D isimli plug-inini kullandık. 30’dan fazla sekansı hazırlamak için kısa bir zamanımız vardı. O yüzden tam kapsamlı 3D araçları kullanmak için vaktimiz de yoktu, böyle bir ihtiyaç da duymadık. Bir diğer zorluk ise, temel Star Trek estetiğine sadık kalırken her şeyi daha incelikle ve detaylara çok dikkat ederek yapmamız gerekmesiydi.

Adobe: Film için yaptığınız çalışmaları anlatır mısınız?

Kramer: Sekansları bitirmek için az zamanımız vardı, günlerce ve gecelerce çalışıp 30’dan fazla farklı sekans çıkardık. Abrams, filmin yönetmeni, uzaydaki uçuş sahnesi için daha detaylı daha güncel bir görüntü yaratmamı istedi. Yüksek kaliteli 3D gezegenler kütüphanesi yaratan küçük bir ekibimiz vardı; Ay, asteroitler, buzdan gezegenler yarattılar. Gezegenlerin renk düzeltimi yapıldı. Hatta parçalara ayrılan bir gezegen bile tasarladık. Sahneye derinlik katabilmek için parçaları yüzbinlerce kez kopyaladık ve kopup düşmelerini sağladık.

Filmde birden çok “uzay kaçışı” vardı, bu kaçış sahnelerini yıkıntılar arasında asteroitlerle, lens flare efektleriyle renkli, canlı ve gerçekçi yapmamız gerekiyordu. Lens flare efektlerinin en güzel yanı, her birini çektikten sonra ayrı ayrı lens flare irislerini Photoshop’a atıp texture ekleyebilmemizdi. Çok keyifli efektler elde ettik. Her sekansın kendine has bir dünyası olmasını istedik. Örneğin bir sahnede yanan güneşin etrafında sıcak saçakların olduğu bir ortam yarattık. Animasyonlu fractal noiseler kullanarak bir texture oluşturduk. Daha önce denemediğimiz teknikleri kullanırken büyük keyif aldık. Stereo bir çalışmada After Effects’i kullanabilmek, her bir gezegeni tek tek render etme gereksinimi duymadan çalışabilmek ve bütün tasarımları etkileyen değişiklikleri dinamik olarak yapabilmek bizim için çok önemliydi.

Adobe: Kent, senin ekibinin rolü neydi?

Demaine: Bu ikonik film için OOOii sanat ekibi ve Tasarımcı Scott Chambliss ile birlikte çalışarak ikonografiyi ve görsel dili geliştirdiler. Arayüzlerimiz ve geleceğin teknolojileri ile ilgili vizyonumuz, yenilenen Atılgan ve Yıldız Filosunu yeniden tanımlamamıza yardımcı oldu ve filmin yapımcılarının eşsiz vizyonunu destekledi. Uzmanlık alanımız bilgi teknolojileri tasarımı ve insan-teknoloji etkileşimi. Bu alanın içinde hologramlar, dijital işaretler ve cihazların arayüzleri de var. Bu uzmanlığımızı filmlerde kullanarak, kullanıcılar ve bilgi kaynakları arasındaki doğal etkileşim modellerine odaklanıyoruz, cep telefonu gibi cihazlarla etkileşime yeni yaklaşımlar sunan bir vizyon getiriyoruz.

Almeida: Bütün tasarımcılarımız Adobe Creative Cloud kullanıyor. Stili tanımlayan bazı konseptleri yaratarak işe başladık. Sonrasında bu konseptler üzerine yeni tasarımlarımızı yaptık. Önceki filmi rehber olarak kullandık. İlk tasarımlarımız Illustrator ve Photoshop üzerinde yapıldı ama filmin ortasına geldiğimizde çok fazla element olduğu için doğrudan After Effects’e geçtik. Herkesin beğendiği bir tasarıma ulaştığımızda animasyon testlerine başladık. Çok fazla deneme yapıldı ama film geliştikçe her şey daha spesifik hale geldi.

Adobe: OOOii’nin filmdeki çalışmalarını anlatabilir misiniz?

Demaine: Bir yıl içerisinde 300’den fazla prodüksiyon ve post-prodüksiyon çekimi yaptık. Tasarımları yaptığımızda genellikle kompozit hale de getiriyoruz ama bu sefer sahnelere grafikleri ve HUDleri ILM ekledi.

Adobe: Andrew ve Kent, ikinize de sorayım: Star Trek Into Darkness çalışmalarınızda Adobe Premiere Pro kullandınız mı?

Kramer: Adobe Premiere Pro’yu kurgu, zamanlama, ve hazırlamada kullandık. Bütün zamanlamalarını, müzik girişlerini yapıp, hazırlayıp still frame tasarımlarını yapıp ondan sonra kamera hareketlerini ve son birleştirmeleri yaptık. Premiere Pro kullanarak animasyoncular için referans noktaları ve farklı lokasyonları belirledik ki, her şey ahenk içinde aksın. Bu önemliydi çünkü stereo kamera çekimlerimiz yüzünden işin içinde binlerce layer vardı. Ayrıca sekanslar için en kritik nokta, doğru rengin tutturulması. Bunun için Adobe Bridge kullandık, her bir gezegenin tasarım ekranlarını açıp hepsini bir ekranda görerek hangi rengin en iyi göründüğüne karar verdik. Mavi çizgiler, yeşil çizgiler, kırmızısı çok mu olmuş, daha fazla monokrom mu lazım görebildik. Animasyondan önce bunu renk referansı olarak kullandık.

Demaine: Eskiden Avid ya da Final Cut Pro kullanıyorduk ama şimdi sadece Premiere Pro kullanıyoruz. RED kameralarla çok fazla plate alımı yapıyoruz, Premiere Pro sayesinde elimizdeki her şeyi timeline’a ekleyebiliyoruz. ILM’den kamera verilerini alıp grafik renderlayabiliyoruz. Andrew gibi biz de Bridge’i dosya yönetiminde kullandık çünkü Bridge dosyaları önizlemeye, dosyalardaki layerları görmeye ve bunları farklı programlara atmaya yarıyor.
 
Adobe: Peki ya Adobe Creative Cloud? Onu kullanıyor musunuz, ve eğer kullanıyorsanız Adobe’nin en yeni bulut tabanlı video ve creative yazılımının en keyifli yanı nedir?
 
Kramer: Creative Cloud’u bir süredir kullanıyorum. Yeni bir özellik değil belki ama After Effects’teki Warp Stabilizer çok daha gelişmiş ve oturmuş. Stabilizasyon hareketi daha iyi akıyor ve çok zaman kazandırıyor. Ayrıca After Effects plug-inlerle çok daha iyi çalışıyor, GL rendering daha hızlı, bu da çok zaman kazandırıyor. Kalitesi inanılmaz, IMAX kalitesine yakın.
 
Almeida: Animasyon yaparken After Effects’in 3D özelliklerini kullanmak çok eğlenceli. Cinema4D üzerinde de çalışmaya başladım, bu entegrasyonla neler yapabilirim diye bakıyorum. After Effects’in en çok hızını ve esnekliğini seviyorum. Post prodüksiyonda bazen doğrudan After Effects ile tasarım yaptığım noktalar oluyor. Aslında bunu tercih ediyorum çünkü bir şeyleri tasarlarken son haline getirebiliyorum ve After Effects dinamik olarak tasarlamama izin veriyor.

Demaine: Adobe Creative Cloud biz bu projeyi bitirirken çıktı ama biz zaten beta testini yapıyorduk ve çok etkilendik. Özelliklerin anında güncellenebilmesini ve Creative Cloud’un öngörülebilir fiyatlandırmasını çok seviyoruz. Adobe’nin yeniliklerinden çok daha hızlı yararlanmamızı sağlayacak bir avantaj niteliğinde. Aynı zamanda ek ücret ödemeden Adobe’nin diğer araçlarını da keşfetmeye devam edebiliyoruz. Mesela bu projede BlackBox Digital ile çalıştık ve Adobe Flash Professional ve Adobe AIR’i yoğun olarak kullandık. Filmin en etkileyici VFX sahnelerinin bulunduğu güzel bir mobil uygulama tasarladık. Bizce bunlar Adobe Creative Cloud’un bize sunacaklarının sadece başlangıcı.

Kaynak: adobegunlugu

Adli Bilimler Net

Adli Bilimler Net Ekibi

You may also like...

Bir cevap yazın

error: